Mücbir Sebebe (Salgın Hastalığa) ilişkin literatür taraması
İŞ HUKUKU
Ekonomik güçlüklerin işverenin iş verme ve ücret borcu üzerine etkileri
İş görmekten kaçınma hakkının kullanılabilmesi için gereken diğer koşullar, işverenin ödeme gününden itibaren yirmi gün içinde işçilere ücretlerini tamamen ve kısmen ödememiş olması ve ücretlerinin ödenmemesinin bir mücbir sebebe dayanmıyor olmasıdır. Bu durumda işçi eğer yirmi günlük süre sonunda bu hakkını kullanmamışsa, hak düşmeyecek aksine sürekli borç ilişkisi sebebiyle çalışmaktan kaçınma hakkını gecikme devam ettiği sürece kullanabilecektir. Bununla birlikte eğer ödeme bir mücbir sebebe dayanıyorsa işçiler işin görülmesinden kaçınma hakkını kullanamayacaklardır.
4857 Sayılı Kanuna Göre Fazla Çalışma
2.2. Sağlık Sebebi İle Fazla Çalışma Yapamayacak İşçiler Fazla çalışma yaptırılmasının yasaklandığı ikinci grup işçi, iş sözleşmesi veya toplu iş sözleşmesi ile önceden veya sonradan fazla çalışmayı kabul etmiş olsalar bile, sağlıklarının elvermediğinin işyeri hekiminin, bunların bulunmadığı yerlerde herhangi bir hekimin raporu ile belgelenen işçilerdir (F.Ç.Y. m.8/1-b). 1475 sayılı Kanun dönemindeki düzenleme (F.Ç.T. m.4/1-b) ile yakın olan bu düzenleme sayesinde, sağlık durumunun fazla çalışmaya elvermediğini, yukarıda belirtilen şekilde belgeleyen işçi, fazla çalışmaya zorlanamaz. Daha önceden rıza vermiş olsa bile, böyle bir durumda, fazla çalışma görevini yerine getirmediği nedeniyle iş sözleşmesi işveren tarafından haklı nedenle feshedilemez. 722 İK. 25/II gereğince fazla çalışma yapma yükümlülüğünün herhangi bir sağlık nedeni olmaksızın ifadan kaçınan, fazla çalışma yapma yükümlülüğü kendine hatırlatıldıktan sonra, bu yükümlülüğü yerine getirmemekte ısrar eden işçinin, iş sözleşmesini derhal ve tazminatsız olarak feshedilebilir. Bu yüzden fazla çalışma yapmaktan kaçınmak için işçinin, mutlaka sağlığının buna elverişli olmadığını belgelemesi gerekecektir, aksi ağır bir yaptırıma bağlanmıştır.
Kısa Çalışma ve Kısa Çalışma Ödeneği
Zorlayıcı sebebin bulunması Zorlayıcı sebep, borcun ifa edilememesine kaçınılmaz bir şekilde neden olan, borçlunun faaliyeti ve işletmesi dışında meydana gelen, öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan bir olaydır. Ayrıca zorlayıcı sebep, illiyet bağını her durumda kesen ve bu itibarla sorumlu kişiyi veya borçluyu sorumluluktan kurtaran bir nedendir. Kusurun başladığı yerde mücbir sebep, mücbir sebebin başladığı yerde kusur sona erer. Dolayısıyla kusur söz konusu ise zorlayıcı bir sebep değil, sözleşmeye aykırı bir davranış vardır.
SÖZLEŞMELER HUKUKU
Mücbir sebep nedeniyle borcun ifa edilememesi
Türk hukukunda mücbir sebep kaçınılmaz ve öngörülemez olarak borçlunun borcunu ihlâli sonucunu doğuran haricî olaydır. Mücbir sebep sürekli veya geçici olabilir. Mücbir sebep sürekli nitelikte ise mücbir sebebin ortaya çıktığı andan itibaren borçlunun sözleşme ile taahhüt ettiği edimi ifa etmesi mümkün değildir. Buna karşılık, mücbir sebep geçici ise mücbir sebep teşkil eden olay devam ettiği sürece borcun ifası ertelenir. Mücbir sebep sona erdikten sonra borçlu borcunu yerine getirmekle yükümlüdür. Türk hukukunda ifa engelleri yeknesak bir biçimde düzenlenmemiştir. Bu sebeple, mücbir sebebin sürekli veya geçici olarak ifa imkânsızlığına neden olmasına göre uygulama alanı bulacak hukukî kurumlar birbirinden farklıdır. Mücbir sebep sürekli ise borçlunun sorumlu olmadığı sonraki imkânsızlık (TBK m. 136) meydana gelir. Mücbir sebep geçici ise borçlu, kural olarak kusursuz temerrüde (TBK m. 117 vd.) düşmüş olur. Ancak, alacaklı mücbir sebep sona erene kadar mütemerrit borçludan aynen ifayı talep edemez.
Borçlunun sorumlu olmadığı sebeplerle borcun ifa edilememesi ve mücbir sebep kayıtları
Borçlar Kanununa göre, sözleşmeden doğan sorumluluğun kusura bağlı olduğu hallerde, borçlunun, sorumluluktan kurtulabilmek için, kusursuzluğunu ispat etmesi gerekir. Sorumluluğun kusurdan başka olgulara bağlandığı hallerde ise borçlu, borcun, söz konusu olgularla ilgisi olmayan sebeplerle ifa edilmediğini ispatlamalıdır. İfa, borçlunun sorumlu olmadığı bir sebeple imkânsız hale geldiği takdirde, borçlu aynen ifa yükümünden tazminat ödemeksizin kurtulur. Buna karşılık, kural olarak, karşı edime ilişkin talep hakkını kaybettiği gibi, karşı taraftan aldıklarını da iade etmelidir. İstisnaî bazı hallerde ise karşı edimi talep etme hakkına sahip olmaya devam eder. Borçlunun sorumlu olmadığı geçici engeller söz konusu olduğunda, borçlu borcu gecikmeyle ifa etmesine rağmen, alacaklının bu nedenle uğradığı zararları tazmin etmekle yükümlü değildir. Viyana Satım Hukukuna göre ise borçlunun borcun ifa edilmemesinden doğan sorumluluktan kurtulabilmesi için, borcun, kendisinin kontrolü dışında olan, öngörülemez ve kaçınılamaz bir engel nedeniyle ifa edilmemiş olması gerekir. Sözleşmelerde, borçlunun sorumlu olmadığı sebeplerle borcun ifa edilmemesi ve bunun sonuçları, büyük bir çoğunlukla, mücbir sebep kayıtlarıyla düzenlenir. Bu kayıtların en çok rastlanılan türü, belli bazı olayları zikredip, bunlar ve benzeri olayların mücbir sebep sayılacağını belirten kayıtlardır. Söz konusu kayıtlarda genellikle, mücbir sebep sayılan olayların borcun ifasını engellemesi halinde, ifa zamanının belli bir süre erteleneceği; engelin bu süre içinde ortadan kalkmaması halinde taraflardan birinin veya her ikisinin sözleşmeden dönebileceği düzenlenir. Mücbir sebep kayıtları, çoğunlukla genel işlem şartları içerisinde yer alır ve bu açıdan denetime tâbidir. Borcun ifasını engelleyen bir olayın mücbir sebep kaydının kapsamı içerisinde olup olmadığı, her somut sözleşme ilişkisi bakımından ayrı ayrı değerlendirilmelidir.
COVİD-19 un Sözleşmelere Etkisi
Taraflar arasındaki sözleşme yükümlülüklerine herhangi bir etkisi bulunmayan mücbir sebep halinin taraflar açısından bir mahiyeti de olmayacaktır. Bir diğer ifadeyle, mücbir sebep sayılabilecek durum dolayısıyla hiçbir faaliyeti etkilenmemiş bir tacirin sözleşmeleri açısından mücbir sebep iddiasında bulunması kabul görmeyecektir.
Dolayısıyla; meydana gelen mücbir sebep ve taraf olunan sözleşmeler özelinde ayrıca bir inceleme yapılmalı, sözleşmelerden doğan yükümlülükler dikkate alınarak mücbir sebebin bu yükümlülükleri ifa etme konusunda bir “imkansızlık” oluşturup oluşturmadığı hususu değerlendirilmelidir.
Tüketici Hukukunda Paket Tur Sözleşmeleri
Acentayı sorumlu tutabilmek için, sözleşmenin hiç ya da gereği gibi ifa edilmemesi, tüketicinin kusuruna veya mücbir sebebe dayanmamalıdır. Burada “tüketicinin kusuru” ifadesini “tüketicinin ağır kusuru veya kastı” şeklinde anlamak gerekir. Hatta burada tüketicinin kusurundan değil illiyet bağını kesecek davranışından söz etmek gerekir; çünkü tüketici kusurlu olmasa bile illiyet bağını kesecek şekilde davranışta bulunabilir (örneğin istemeden bulaşıcı hastalığa yakalanması vb.). Mücbir sebep taraflara yüklenemeyen, önceden öngörülemeyen sebeplerdir. Örneğin savaş, salgın hastalık vb. Bu durum sözleşmenin imkansızlığı ile yakından ilgilidir. Buna göre sözleşmenin yerine getirilmesi başlangıçta imkansızsa (taraflar hastalığın varlığını bilmeden Uzakdoğu’ya seyahat sözleşmesi yapmış olsunlar) sözleşme başlangıçtan itibaren geçersiz olacaktır (BK m. 20). Sözleşmenin yapılmasından sonraki imkansızlık ise, BK m. 117 gereği borç sona erecek ve taraflar edimlerini geri isteyebileceklerdir.
SAĞLIK HUKUKU
Seyahat Sağlık Sigortasının İşleyişi Poliçesini alarak yurtdışına çıkan kişi gittiği ülkede rahatsızlanması durumunda sigorta poliçesi kapsamında yer alan limitler ve teminatlar dâhilinde varsa poliçede belirtilen sağlık merkezlerinde yoksa en yakın sağlık merkezinde mümkün olduğu ölçüde sigorta şirketinin bilgisi dâhilinde muayenesini olur. Muayene ve diğer tür faturalar ise sigorta şirketine daha sonra gönderilir ve sağlık merkezlerine ödeme sigorta şirketleri tarafından yapılır. Bu işlerde asistan firmalar vardır ki görev tanımları sigorta şirketlerine yardımcı olarak sigortalıların iş ve işlemlerini kolaylaştırmaktır. Asistan şirket verdiği asistanlık hizmetlerinde, grev, savaş, istila, yabancı düşman hareketleri, çatışma, iç savaş, ayaklanma, ihtilal, terörizm, askeri güç, şiddet kullanma, olağanüstü hal, radyoaktif veya buna benzer mücbir sebeplerden ortaya çıkan gecikme ve sonuçlardan ya da suçlamalardan sorumlu tutulamaz.
VERGİ HUKUKU
Vergi ödevlerinin yerine getirilmesi ve bir hakkın kullanılması belli sürelere bağlıdır. Bunların zamanında ifa edilmemesi veya kullanılmaması halinde ise, vergi mükellef ve sorumluları ciddi yaptırımlarla karşılaşabilmekte ya da haklarını kaybedebilmektedirler. Tüm hukuk dallarında olduğu gibi vergi hukukunda da mükellefler için, vergisel ödevlerinin yerine getirilmesi veya hakların kullanılması sırasında karşılaştıkları mücbir sebep veya zor durumlar nedeniyle bir takım kolaylıklar sağlanmıştır. Vergi hukukunda mücbir sebep ve zor durum halleri iyi niyetli mükellef ve sorumluların mağdur olmamaları için düzenlenmiş uygulamalardır. Mücbir sebep halleri, vergisel ödevlere ilişkin süreleri durdurup cezai yaptırımlardan kurtulabilme imkanı tanımaktadır. Zor durum halinde ise mükelleflere zamanında yerine getiremedikleri ödevler için ek süre verilmektedir.
Mücbir sebebin varlığı, bireylerin ve tüzel kişilerin kendilerine yüklenen hukuki sorumlulukları ya da ödevleri yerine getirememelerine hukuki gerekçe oluşturur. Bunun doğal sonucu olarak hukuki süreler ve yaptırımlar bu süreçte askıda kalır. Vergi hukuku bakımından da, mücbir sebepler genel hukuk ilke ve düzenlemelerine koşuttur. Mücbir sebep halleri 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 13’üncü maddesinde hükme bağlanmıştır. Bu hükümler mükellefler ve idare bakımından bağlayıcı niteliktedir. Bu yönüyle bir mükellef hakkı konumundadır. Mücbir sebep haline yönelik olarak uygulamada çok karmaşık sorunlar yaşanabilmektedir. Bu sorunlara yönelik yargı kararlarında da tutarlılıktan çok, çeşitlilik ağırlık taşımaktadır.